Medeniyetlerin Beşiği: Harran
Arapçada sıcak anlamına gelen Harran, tarihte birden fazla medeniyete kucak açış bir yerdir. Harran isminin iki farklı anlamı daha bulunmaktadır. Birincisi Hz. İbrahim’in amcasının isminin Harran olduğu söylenmektedir ve Harran şehrinin ismi oradan gelmektedir. İkincisi ise “yolların kesiştiği yer” anlamına gelmektedir. 8000 yıllık tarihi ile adeta bir kültür merkezi olmuştur. Harran, dünyanın ilk yerleşim alanlarından birisidir. Mezopotamya bölgesinde yer alan Harran, bereketli toprakları sayesinde birden çok milletin buralara gelip yerleşmesini ve medeniyet kurmalarını sağlamıştır. Bereketli hilal denilen bölgenin içerisinde yer alan Harran, bulunduğu coğrafi konum itibariyle de çok önemli bir bölgedir. Harran, özel konumu itibariyle Anadolu ile Ortadoğu arasında adeta bir köprü görevi görmüştür. Özellikle ticaret yollarının Harran üzerinden geçmesi onu vazgeçilmez kılmıştır. Tarihte bir sürü medeniyetin kurulmasını sağlayan bu bereketli topraklar ayrıca dünyanın ilk buğdayının üretildiği yerdir. Harran bir tarım bölgesidir. Günümüzde de Harran ovası yüzyıllardan beridir sürekli ekilmektedir. Tarıma elverişli ve geçiş bölgesi olması sebebiyle bazı medeniyetlerin savaşmalarına neden olmuştur. Harran antik şehrinin iç ve dış olmak üzere 2 tane kadim suru bulunmaktadır. Bu surların hemen yanında da hendeklerin olduğu bilinmektedir. Bunu yapmalarındaki amaç dış saldırılardan korunmak ve kendilerini emniyete almaktır. Düşman saldırıları olduğunda dış surun yanındaki hendekler su ile doldurulurdu. Bu sayede düşmanın ilerlemesi engellenmiş oldur. Ancak bu savunma da yeterli değilse iç surda yeni bir savunma sistemi kurulurdu. Harran, dünyanın en korunaklı şehirlerinden birisi olmuştur. Ancak dış sur günümüze kadar gelememiştir. İç sur ise hala ilk günkü gibi varlığını sürdürmektedir. Toplamda 8 tane kapısı olan iç sur ilk çağdan bu yana hala ayakta kalmaya devam etmektedir. Harran surlarının bir diğer önemi, eski devirlerdeki yaşayan seyyahların surlarla ilgili aktardıkları bilgilerde yer almaktadır. Eski gezginler Harran surlarını Kudüs’ün surlarıyla kıyaslamaktaydı. Surların düzeni ve sağlamlığı tıpkı Kudüs’ün surları gibiydi. Toplamda 8 kapısı olan iç surun 2 kapısı açıldığı şehrin ismiyle adlandırılmaktadır. Mesela Halep kapısından çıkan birisi nereye giderse gitsin yönü hep Halep’e doğru olurdu. Diğer kapı ise Rakka kapısıdır. O kapıdan çıkanlarda Rakka’ya doğru gitmektelerdi.
Başkent nasıl köye dönüştü?
Tarihte Sümerler, Asurlar, Babiller, Emeviler, Abbasiler, Romalılar, Sasaniler, Moğollar, Zengiler, Eyyübiler, Selçuklu ve Osmanlıların hâkimiyeti altına giren Harran, bütün bu medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve çok zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Tarih boyunca kıymeti çok iyi bilinen Harran bazı dönemlerde başkent olmuştur. Günümüzde Harran ne yazık ki o eski halinde değildir. Bunun en büyük nedeni 1200’lü yıllarda Moğolların istilasına uğramış olmasıdır. Moğollardan önce buralara gelip yerleşen bir sürü medeniyetin yatırımları, katkıları, eserleri Moğollar tarafından tahrip edilmiş ve yok edilmiştir. İçerisinde 14 tane büyük tarihi hamam olan Harran’ı değim yerindeyse köye çevirmişlerdi. İçerisinde barındırdığı tarihi büyük bir oranda kaybeden ve bir zamanlar farklı medeniyetlerin başkenti olan Harran, şuan az gelişmiş bir ilçedir.
Harran’ı diğer antik kentlerden özel kılan başka bir özelliği ise kurulduğu ilk çağlardan itibaren adının hiç değişmemesidir. Yapılan tarihi araştırmalarda, eski tablet ve yazışmalarda bu apaçık ortaya çıkmıştır. Tarihi tabletlerde geçen yazışmalarda Harran en önemli eserleri “sin, ay ve şamaş” yani güneş tanrılarına ait mabetleridir. Rivayetlere göre sin mabedi iç surlarda yer almaktadır. Emeviler döneminde başkent olarak kullanılan Harran’ın iç surlarında Emevilere ait saray kalıntıları ve tabletler mevcuttur. Harran’da bulunan Ulu caminin tarihi İslam öncesine dayanmaktaydı. Ancak Emevilerin Harran’ı almaları ve İslam’ı yaymalarıyla iç kalede bulunan sin mabedi camiye çevrilmiş ve günümüzde hala kalıntıları mevcuttur. Bu caminin Anadolu’da kurulan ilk cami olduğu söylenmekte ve kalıntıları hala Harran’da bulunmaktadır. Çok yakın zamanda restore edilen yapı hala ayakta durmaktadır. Harran’da kazılar hala devam etmektedir. Yapılan kazılarda özellikle Roma, Abbasi ve Emevi dönemlerinden kalma eserler çıkmaktadır. Tarihte eşine çok az rastlanan bir tuvalet ve su sistemi kullanıldığı yapılan kazılarla anlaşılmıştır. Devamlı akan ve temiz su getiren bir sistem kullanılmıştır. Harran, temizlik açısından çağının ötesinde bir şehirdi.
Harran, tarihi boyunca çok büyük insanlara da ev sahipliği yapmış ve onları sahiplenmiş bir yerdir. Tevrat’a göre Hz. İbrahim anavatanı olan Ur’dan (Şanlıurfa) ayrılınca belli bir süre Harran’da konaklamıştır. Hz. İbrahim’in dışında Hz. Musa ve Hz. Şuayb peygamberlere ev sahipliği yapmıştır. Hatta Harran merkezden 38 km uzaklıkta Şuayb antik kenti bulunmaktadır. Hz. Şuayb peygamber ve kızlarının evleri bulunmaktadır. Hz. Musa’nın Mısırdan gelip Harran’da Hz. Şuayb peygamberin yanında çobanlık yaptığı bilinen bir gerçektir. İnanç turizmi açısından da 3 din içinde son derece önemli bir bölgedir.
Harran, içerisinde barındırdığı tarih nedeniyle kentsel sit alanı ilan edilmiş bir yerdir. İçerisinde kazılmayı bekleyen birbirinden değerli kazı alanları vardır. Bunun dışında etrafındaki Tümülüsler oldukça dikkat çekmektedir. Kimileri çok büyük ve yüksek kimileri ise daha alçak ve küçüktür. Bu Tümülüslerin eski krallıkların mezarları olma olasılığı çok fazladır. Harran’ı çok değerli kılan bir diğer özelliği ise dünyanın ilk üniversitesinin Harran’da kurulmuş olmasıdır. Bu konu hakkında çeşitli teoriler mevcuttur. Ancak çok eski bir eğitim kurumu olduğu için özellikle yerel halkında sıklıkla kullandığı bir tabirdir. Eğitim ve öğretime oldukça fazla önem verilmekteydi. Bu üniversitede birbirinden değerli İslam âlimlerinin hocalık yaptığı tarihi kaynaklarla sabittir. Sabit bin Kurra, dünyadaki matematik ve tıp ilimlerinde en önemli isimler arasında yer alan bir bilim adamıdır. Sabit bin Kurra dışında El Battani’de Harran’da hocalık yapmış birisidir. İlk kez dünya ile ay arasındaki mesafeyi Harran’da ölçmüştür. Bu durum Harran’da astronomi ilminin çok ileride olduğunu kanıtlamaktadır. Yine bu topraklarda Cabir bin Hayyan’da hocalık yapmıştır. Cebir ilminin temellerini bu kıymetli yerde atmıştır. Harran, bu alimlerin dışında bir sürü alim ve talebeye kucak açmış ve bilimin ilerlemesine öncülük etmiştir. Harran özellikle astronomi ve felsefe alanında tüm dünyayı etkilemiş bir yerdir.
Video: “YOLDAN ÇIK” PROGRAMININ 105. BÖLÜMÜNDE HARRAN
Harran’ın mimarisi de çok eşsizdir. Özellikle tarihi Harran evleri dünyanın en sağlıklı evleri olarak seçilmiştir. Yazları serin kışları ise sıcaktır. Kubbe şeklinde örülmüş küçük tuğlalardan ve kerpiçten yapılmıştır. Bilindiği üzere Harran ovasında çok fazla taş bulunmadığı için mimaride genellikle kerpiç kullanılmaktadır. Tarihte yaşamış bir sürü medeniyetin kalıntılarının büyük bir kısmı kerpiçten olduğu için maalesef günümüze kadar gelememiştir. Tarih boyunca hak ettiği değeri fazlasıyla alan Harran günümüzde ne yazık ki unutulmuş bir yerdir. Çevresindeki bölgelere göre biraz geride kalmış ve gelişmemiştir. Yakın zamanda yapılan yeniliklerle bölge özellikle turizm açısından canlanmaya başlamıştır. Yapılan kazılar ve restorasyonlar sayesinde önemi yavaşta olsa anlaşılmaya başlanmıştır.