Nobel kimya ödülünü alan Türk bilim adamı Aziz Sancar’ın kısa yaşam öyküsü. Aziz Sancar aslında kimdir?
Anadolu coğrafyası tarihten bu yana belkide en çok bilim adamının yaşadığı ve çalışmalarını yürüttüğü yerlerin başında gelmektedir. Pek çok farklı kültüre, inanışa, medeniyete ve bilgi birikimine sahip olan Anadolu coğrafyası dünyanın pek çok noktasında görülmeyen ilklere imza atmıştır. Yetiştirmiş olduğu bilim adamlarını sadece kendi bünyesinde barındırmamış ve tüm dünyanın yararına sunmuştur. İlk yerleşim yerleri başta Karahantepe ve Göbeklitepe olmak üzere genellikle Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde olması, coğrafi konumu ve birikmiş bilgi birikimi sayesinde tarih boyunca Anadolu bilimin en önemli merkezlerinden birisi olmuştur. Astronomik hesaplamalar, ilk sanat eserleri, ilk mimari yapılar, ilk yazılı kaynaklar ve daha pek çoğu bu kadim topraklarda atılmıştır. Bizlerden öncekilerin bu topraklara attıkları tohumlar zamanla büyüyerek daha bilimi daha da ileriye taşımıştır. Anadolu coğrafyası tam bir geçiş noktası olduğu için pek çok bilgi bu kadim topraklara gelmekte ve uygulanmaktadır. Bilime tarih boyunca çok fazla önem verilmiş ve çok büyük kütüphaneler, eğitim yuvaları, medreseler yapılmıştır. Özellikle bazı bölgelerde bilim merkezleri kurtulmuş ve tüm dünyayı etkileyen bilim adamları yetişmiştir.
Birikmiş bilgi birikimleri, uygulanan metotlar ve aktarılan çalışmalar sayesinde medeniyetimiz tarih boyunca sürekli okumuş ve tüm dünyaya örnek olmuştur. Okumanın sınırının olmadığını ve imkansızın aslında sadece zaman aldığını yaptıkları çalışmalarla ve uygulamalarla tüm dünyaya ispat etmişlerdir. Örneğin İstanbul fethi sırasında boğaza zincirlerin çekilmesi ile artık İstanbul’un kesinlikle düşmeyeceği düşünülmekteydi. Ancak imkansızı olur kılan büyüklerimiz akıl yolu ile gemileri karadan yürüterek imkansızı başarmışlardır. Medeniyetimiz gittiği her yere adaleti ve barışı götürmüştür. Bir de bunun yanında medreseler, okullar, ilim ve irfan yerleri de açarak bilimi götürmüşlerdir. Bilimin paylaşıldıkça artacağına inanmış ve her yerde halka ücretsiz eğitim veren yerler açmışlardır. Beynin sınırlarını zorlamak ve sürekli araştırmak insanı daima başarıya götürmektedir. Nitekim ülkemizin en değerli bilim adamlarından birisi olan Aziz Sancar’da tamda böyle yapmıştır. Sürekli okumuş, araştırmış ve beyninin sınırlarını zorlayarak imkansıza doğru koşmuştur.
Aziz Sancar’ın kısaca hayat öyküsü
Prof. Dr. Aziz Sancar, 1946 yılında Mardin’in Savur ilçesinde dünyaya gözlerini açmıştır. Toplamda 8 kardeşli bir ailenin 7. çocuğudur. Anne ve babası hiç okumamış ve bu konularda ne yapılmasını bilmeyen kimselerdir. Ancak çocuklarının okumalarını desteklemiş ve okutmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Nitekim Aziz Sancar’da okula gitmiş ve daha okuldayken çok farklı birisi olduğunu göstermeye başlamıştır. İlk ve ortaokulu bulunduğu yerde yani Mardin’de okudu. Ardından İstanbul üniversitesi tıp fakültesini birincilikle bitirdi. Aziz Sancar aslında tıp doktoru olmak istemiyordu. Onun en büyük hayali kimyager olmaktı. Lisedeyken kimya hocasından etkilenmiş ve daha o gün kimya alanında ilerlemek istediğine karar vermiştir. Ancak çevresinin telkinleriyle tıp fakültesini okudu. Tıp ve kimya bölümlerinin ikisini de kazanmıştı. Mardinli arkadaşlarıyla beraber kalıp tıp fakültesinde eğitim hayatına devam etmişti. Deneysel araştırmalar açısından Türkiye çok geri durumdaydı. Teorik kısmı halletmişti ancak uygulama basamağına geçmek için Amerika’ya gitti. Orada kendini daha da geliştirmiş ve insanlığa katkı sağlamak için çalışmalarına başlamıştı. 1997 yılında Texas üniversitesinde Moleküler Biyoloji alanında doktorasını tamamladı. Ardından da DNA üzerinde çok uzun yıllar sürecek çalışmalarına başladı. Aziz Sancar uzun yıllar üzerinde çalıştığı DNA tamiri çalışmaları neticesinde Nobel kimya ödülünü 2015 yılında alarak başta Türkiye’nin ve dünyanın gururu olmuştur. Aziz Sancar’ın yaptığı çalışmalar sayesinde DNA alanında yeni bir devir başlamış oldu.
Aziz Sancar’ın DNA ile ilgili düşünceleri tıp fakültesi 2. sınıftayken başlamıştı. Ardından Biyokimyacı olmaya karar verdi. Biyokimya için hocasının ona en az 2 yıl doktorluk yapması gerektiğini söylemesi üzerine Aziz Sancar doğduğu yer olan Mardin/Savur’da doktorluk yapmaya başladı. Hocasının verdiği tavsiyesini daha sonra şu şekilde ifade edecekti. “İyi ki hocam bana doktorluk yap demiş. Hayatımın en güzel anılarını Savur’da yaşadım” demiştir. Ardından NATO bursu ile Amerika’ya gelerek kendini daha da geliştirdi. Aziz Sancar Amerika’ya ilk olarak 1972 yılında gelmişti. Aslında her iki şehirde birbirine benzediği için çok fazla zorluk yaşamamıştı. Alışma ve uyum konusunda eksiği yoktu. Sadece yabancı dilde sorunu vardı. Çünkü İstanbul’da Türkçe konuşuyordu. Amerika’da İngilizce konuşmada sorunlar yaşamıştı. Bunun en büyük nedeni lisede yabancı dil olarak İngilizce yerine Fransızca okutuluyor olmasıydı. Aziz sançar bu sorunu Amerika’da edindiği arkadaşları sayesinde atlatmıştı.
Günün çoğunu çalışmalarla geçirdiğinden pek fazla arkadaşı olamıyordu. Çok az uyuyor ve çok fazla çalışıyordu. İçindeki öğrenme azmi çok fazla olduğundan herkesten bir şeyler kapmaya ve kendini geliştirmeye çalışıyordu. Nitekim öyle de oldu ve ülkemizin gururu oldu. Kimya alanında Nobel ödülünü alarak Türk Milletinin istediğinde her şeyi başarabileceğini ve bunun için hiçbir engelin olmadığını göstermiş oldu. Yaptığı her konuşmada gençlere tavsiyelerde bulunmuş ve onların sürekli okumasını öğütlemiştir. Sayısız ödüle ve başarıya imza atan Aziz Sancar tüm gençlere örnek olmuştur. Aziz Sancar her şeyin kaliteli bir eğitim ile sağlanacağını inanmaktadır. Türk Eğitim Sistemi hakkında olumlu tutumları vardır. Çünkü gerçekten çok ciddi ve büyük yatırımlar yapılmıştır. Özellikle son yıllarda eğitim alanında çok fazla yatırım ve iyileştirmeler yapılmıştır. Ancak Aziz Sancar Türk Eğitim Sisteminin tam olgunlaşmadığını belirtmektedir. Yani batı gibi bilim üretme konusunda biraz geride olduğunu ifade etmektedir. Ancak her şeyin başı eğitim olduğu için her zaman okumak isteyenlere ön ayak olmuştur. Verdiği burslar ile gençlere yardımcı olmaktadır.
Eğitim her şeyin temelini oluşturmaktadır. Onun için mutlaka sağlam bir eğitimin olması gerekmektedir. Örneğin 1. Dünya savaşında Versay Ant. ile resmen çökme noktasına gelen hatta parçalanan Almanya ilk olarak okulları onarmakla başladı ve 2. Dünya savaşında çok büyük bir güç olarak tekrardan tarih sahnesine çıkmıştı. Bunu başarmasındaki en büyük güç eğitime verdiği önemdi. Çünkü eğitimli bireyler daima ülkeye katkı sağlamış ve gelişimi için çok çalışmışlardı. Buna benzer bir örneği Japonya’da da görmekteyiz. 2. Dünya savaşında çok ağır bir hezimete uğrayan Japonya’da ilk olarak eğitime ağırlık vererek kendini toparladı. Atom bombası ile çok büyük bir yıkım yaşamasına rağmen şuanda dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almaktadır. Özellikle teknoloji alanında yaptığı atılımlarla tüm dünyaya örnek konumdadır. İşte bu iki devlette olduğu gibi eğitim ne kadar iyi olursa gelişmişlik düzeyi de o kadar çok fazla artmaktadır. Aziz Sancar’da gençlere coğrafyanın kader olmadığını ve kendi kabuklarını kırarak dünyayı değiştirebileceklerini söylemektedir.
Mardin’de endemik bir çiçek keşfedilmiş ve adı Polygala azizsancarii olarak konulmuştur. Ülkemizde bilim adamlarına çok fazla değer verilmekte ve hepsi birbirinden değerlidir. Bunu en güzel şu şekilde gösterebiliriz. Paralarımızın arkasında her zaman bu topluma ve tüm insanlığa mal olmuş büyük bilim adamlarımızı koyarak onlara verdiğimiz değeri göstermekteyiz. Aziz Sancar özellikle yurt dışında (Amerika) olanlara burslar vererek kendilerini geliştirmelerini ve bu topluma katkı sağlamalarını istemiştir. Şuanda aktif olarak hala bilimsel çalışmalarına devam etmekte ve insanlık için yeniliklere devam etmektedir.